Biliyorsunuz; uzun bir süredir gündemde olan Uygur Türklerinin iadesi, yaşadıkları zulüm, eziyet ve işkenceler kamuoyunun gündeminde.
Neyazık ki, bir kısım medyanın ve siyasilerin duyarsız kaldığı konu Türk’üm diyen herkesin sorunudur aslında.
Türkiye’nin geri göndermeme ilkesi, 1951 mülteciler hukuki sözleşmesi ve 1984 tarihli işkence ve gayri insani davranışlar sözleşmesi gereğince, yaşam
hakkı ihlalinin ve işkencenin hukuki süreçlerini uygulamaya koymalıdır.
2017 de Çinlilerle yapılan veimzalanan anlaşmada Türkiye hiçbir koşulda Uygur Türklerini Çin’e iade etmeme kararı almıştır.
Doğu Türkistan’da Çin hükümetinin Uygur Türklerine sistemli asimilasyon ve baskı uyguladığı şiddet eylemleri de, kamuoyunun gündeminden düşmemiştir. Toplama kamplarında yaşanan dram ise; insanlığımızı bize sorgulatmaktadır.
Dünya Çin’e sessiz kalırken, ülkemizde yeterli kamuoyu oluşmaması da ayrı bir hezeyan..
Aslında baktığımız zaman Doğu Türkistan soğuk savaş döneminden bu tarafa gözü yaşlı bir coğrafya.
Orada yaşayan yüzbinlerce Türk ve Müslüman yaşadıkları zor yıllara rağmen hayata tutunmak ve ayakta kalabilmek için yıllardır mücadele veriyor.
Çin’in yayılmacı politikası ve Uygur Türklerinin nüfusunu azaltmak için yaptığı mücadeleyi insanlık ve Tarih unutmayacak.
1997 yılının Ramazan ayında 30 Uygur Türk’ünün katledilişi bile Çin tarafından farklı yansıtılmış, halk eziyetin ve işkencenin yaşandığı bu ortamda hayatta kalma mücadelesi vermiştir.
Siyasetçilerimiz gerek mecliste, gerek sosyal ağlarda, ve yazılı görsel basında bu konunun dikkatine ağırlık verseler ve Çin hükümeti ile Dışişleri Bakanlığımız diplomasi dilini etkili kullansa, eminim bu konu daha da ılımlı bir politika izleyecektir. Aslında her defasında belirttiğimiz kamu diplomasisin önemi yine burada
ortaya çıkıyor.
Ülkeler başarılı ve stratejik Kamu Diplomasisi yürütürse her ülke kendi Coğrafyasının
menfaatini korumuş olur.
Bunun için Devletin önemli organlarına işin ehli insanlar getirmek her zaman için bizim dışarıya açılan kapımızda gönül köprülerini sağlam atmamız demektir.