Toplumun son yıllarda erozyona uğramasında kurumların gösterdiği yönetim anlayışı ile ilgili olduğunu düşünüyorum
Çünkü yapılan anketlerde kurumların, vatandaşa karşı kanunlarda verilen yükümlülüklerini, hizmetteki görevlerini doğru, adil ve tarafsız yaptığı takdirde toplumunda kurumlara karşı yaklaşımı ve güven duygusunda bir artış göstermektedir
Yıllardır ülkeyi yöneten iktidarların atadıkları yöneticilerin büyük çoğunluğunun halktan kopması ve kapalı bir yönetim rotasını sadece gücün verdiği emirler doğrultusunda çevirmesi toplumun kurumlara karşı güven anlayışında farklı düşünmeye sevk ettiğini ortaya koydu
….
İlimiz geçtiğimiz 24 Ocakta tarihinde bir deprem yaşadı.
Deprem de yıkılan binaların yanında insanların mağduriyetleri ister istemez oluştu.
Özellikle ekonomik anlamda yaşanılan kayıplar ön planda oldu.
Vatandaşlar başlarını sokacak evlerine ne zaman kavuşacak diye beklerken, iş dünyası ve esnaflarda yaşanılan ekonomik sıkıntılarda ayakta kalmanın hesabını yapmaya başladı.
Haklı da değillerdi…
Çünkü kendilerinin haklarını savunacak bir yönetim ve kurumların var olduğu düşünmekteydi.
Hem siyasi erklerin hem de idari olarak kurumların vatandaşların haklarını savunacak, onların menfaati için mücadele edeceklerdi
…..
Öyle oldu mu? Bilemem…
Gördüğüm ve edindiğim izlenim öyle kurumların ve siyasi erklerin vatandaşın haklarını savunacak bir yaklaşım sergilemedikleri kamuoyu tepkilerinden anlaşılıyor.
TOKİ’lerde yaşanan sıkıntılar, köylerdeki konutların durumu, ekonomik desteklerde beklenen ayrıcalıkların sağlamaması, vs.
Bunlar yetmiyormuş gibi üstüne üstlük vatandaşların yıkım hurda gelirleri haklarının da ellerinden alındığı ortaya çıktı.
…..,,
Biliyorsunuz geçtiğimiz aylarda Elazığspor Başkanı Öztürk basın toplantısı yaptı.
Ciddi iddialarda bulundu.
Öyle ki, şantajla ve tehditle yıkımlar verildiğini ileri sürdü.
Açıklamaların içeriği net mesajlar verilmesine rağmen pek dikkate alınmadı.
Ne siyasi erkler, ne de ili yöneten kurum yöneticileri ne diyorsun?
Kimleri kast ediyorsun? Kimlere bu yıkım ihaleleri verildi? diye sorma gereği bile duymadılar.
Bu açıklamaları karşısında yerel medya da körleri, sağırları oynadı.
Pek üzerinde durmadı.
Açıklamaları sadece kamuoyuna aktarılması ile yetindi.
Ama geri planda hep dedikodu şeklinde açıklama sorgulanmaya ve konuşulmaya devam ediyor.
…..
Biz ilgilendik ve geçte olsa konuyu araştırdık.
Önce kurumlardan bilgiler istedik.
Hukukçulara sorduk.
Ve…. Görüldü ki; depremde hasar gören binalardan elde edilecek yıkım gelirlerinde kurumların kanunlarda vatandaşların lehine uygulanması gerekirken önceliklerini yapmadığı ortaya çıktı
Yani vatandaşlar mağdur olmuş, hasarlı binalardan elde edilen gelirler hak sahiplerine değil, yandaşlara aktarılmış.
…..
Bunu Elazığspor Başkanı Öztürk bir paylaşımla bir anlamda nasıl yapıldığını açıklamasında da dile getirmişti.
Hatta…
Vatandaşın hakkını, hukukunu, vatandaşı bilgilendirmesi gereken kamuoyunda “Haksızlıkların karşısında duran kalem” olarak lanse edilen bir gazeteci şahsın bile şantaj ve tehditle rant peşinde koştuğunu öğrendik
…..
Şimdi gelelim… Meselenin özüne…
Siyaset eklerinin ve kurumların 1,5 yıllık sürede vatandaşın hakkının savunma konusunda gösterdiği performans (!) o kadar kamuoyu algısı çok iyi olmadığını eksi notların yazıldığını görüyoruz
Yaşanan olaylarda görüldü ki; gücün verdiği emirler doğrultusunda kurumların hareket ettiği belli oldu.
Olmasaydı, kanunların belirlendiği şekilde uygulansaydı.
Vatandaşlar memnun olur, sıkıntılarda yaşanmazdı.
Yıkımlardan elde edilen gelirlerden hak sahipleri mağdur olmazdı.
Artık, vatandaşlar hak ve hukuklarının aranmasında kendi başlarının çaresine bakarak elde etme dönemine girmiştir.
Eğer bunu bireysel olarak yapamazlar ise;
Ayrıca, İnsanlar, aklını başına almadıkları sürece daha çok “Sırtına (binende veya sırtına…. vuran)da “çok olur…