Bugün sizlere iki tür utanmadan söz edeceğim. İlki sağlıklı olan bir utanmadır. Gücümüzün nelere yetip nelere yetmediğini anlamamıza yardımcı olur. Aslında bir taraftan da bize sınırlarımızı gösterir sınırlarımızı bildiğimiz takdirde ise daha dikkatli olur zaman ve enerjimizi planlamaya yöneliriz. Aynı zamanda bu durum insanlara karşı hoşgörülü olmamızı da sağlar. Çünkü sağlıklı utanma duygusu bize zayıf yönlerimiz olduğunu gösterir ve böylelikle hem kendimize hem de başkalarına karşı daha anlayışlı oluruz.
Utanç adını verdiğimiz ikinci duygu ise insanı içten içe kemiren zehirli bir duygudur. Bu durumun özellikle çocuğa karşı olumsuz etkileri vardır. Her çocuk örnek alacağı bir modele ihtiyaç duyar. Bu durum insanoğlunun doğuştan getirdiği bir eğilimdir. Bizler çocukluk dönemlerimizde örnek aldığımız kimselerle özdeşleşir ve bu insanlardan aldığımız güven duygusu ile kendi öz benliğimizi oluştururuz. Çocuğun özdeşim kurduğu kişi utanç duygusuna boğulmuş bir kimse ise, çocuk bu utanç duygusunu kendi kişiliğinin temelli yapar. Ana- babanın modelliği sayesinde çocuklar topluma, yaşama uyum sağlarlar. Çocukların uyumlu insanlar olarak yetişebilmeleri için ana- babalarından insani sevilmeyi, bedensel, duygusal ve zihinsel sınırları belirlemeyi, duyguları tanıyıp uygun bir tarzda ifade etmeyi öğrenmeleri gerekir. Utanca boğulmuş ana-babalar saydığım bu davranışların hiçbirini çocuklarına öğretmezler çünkü kendileri de bu davranışları bilmezler. Çocuk oyun oynamak, sarılmak, sevilmek, en önemlisi de anlaşılmak istediği zaman utanç zeminli anne babalar çocuktan kaçar; bu kaçış duygusal, zihinsel ve bedenseldir. Bu kaçış anne ve babaların kendi içlerindeki çocukla iletişimi koparmasından kaynaklanır. Kendi çocuklarının davranışları bu iç çocuğu hatırlattığı için onlara acı verir ve doğru olarak kabul ettikleri savunucu mekanizmalara başvururlar.