İlimizde yaşadığımız 6.8 büyüklüğündeki depremden sonra Kent Konseyi “Deprem ve Sonrası Şehrin İnşası” konulu bir panel düzenlendi. Panelde konuşmacı olarak katılan Yüksek Harita Mühendisi ve Şehir Planlamacısı Haluk Arslan bu süreçte herkesin suçlu olduğunu ifade ederek bundan sonra şehrin planlamasındaki yöntemi gerçekleştirilmediği takdirde yine sıkıntılarla karşı karşıya geleceğini söyledi. Depremin üzerinden bir ay geçmeden düzenlenen bu panelin önemli olduğunu düşündüğünü ifade eden Yüksek Harita Mühendisi Arslan, “Süre hızla artıyor. Çalışmalar söz konusu. Önümüzdeki günlerde çok acil ihtiyaçlarımız var. Kentimiz bu depremden hasar gördü. Bu hasarın telafisi için evleri yıkılan insanların evlerinin yeniden inşası için çok yoğun çalışmalar var. Yoğun çalışmalar yapılırken Elazığ’da yaşayan insanları olarak arzumuz şudur. Elazığ’ın insanların barınmaya ihtiyacı yok. Yıkılan şehrimizin bundan sonraki süreçte yaşamaya ihtiyacı var. Yaşanabilir bir şehri inşa etmeliyiz. Biz şuna inanıyoruz. Bir iş nasıl başlarsa öyle devam eder. Bu gün ilk taşı doğru yerine koyarsak başlangıcı doğru bir başlangıç olarak belirlersek ondan sonraki şehrin gelişimini şehrin dinamiğini daha doğru bir şekilde yönlendirmiş oluruz. Bu çerçevede çalışmalarımızı yürütmeliyiz. Biz bu şehirde yaşıyoruz. Herhalde sizlerde kamuoyunun beklediği şu. Nasıl başlayacak. İş nasıl olacak. Biz ne bekliyoruz. Bu süreçte ne olacak. Devletten ne istiyoruz. Bu yapılacak işler nasıl olacak? Yeni binalar yeni inşaatlar nasıl yapılacak. Bugüne kadar olmayan hangi şey yapılacakta bundan sonra doğru şeyler olacak. Kentimizin çarpıklığı, şehir merkezinin trafik aksaklığı, yol sorunları, yeşil alan otopark eksiklikleri çarpık kentleşme çürük binalar kötü yapılar, bu güne kadar olmayan şey bundan sonra nasıl yapılacak. Bununla ilgili hepimizin merakı bu değil midir? Biz de istiyoruz. Elazığ’da yaşayan insanlar olarak biz esasen ne istiyoruz. Şu depremi felaketi yaşamış bireyler olarak beklentimiz nelerdir? Bu soruların cevabını depremin sıcağı sıcağına şu günlerinde cevabını ortaya koymazsak beklentilerimizi ve taleplerimizi samimi bir şekilde ve doğru bir şekilde olması gerektiği şekilde ortaya koyamaz isek bundan sonra şikayet etme hakkımızda maalesef kalmayacaktır” dedi.
DEPREM GERÇEĞİ BİLİNMESİNE RAĞMEN YÖNETİCİLER NEDEN UYGULAMADI
1945 yılında Türkiye yapılaşmanın henüz daha yoğunlaşmadığı şehir merkezlerinde binaların yoğun bir şekilde yapılaşmaya başlamadığı dönem de hazırlanmış deprem haritasının bilindiğini Şehrimizin de orada fay hattı üzerinde bulunan bir şehir olarak konumlandırıldığını ifade Yüksek Harita Mühendisi Arslan, “1945 yılında biz bunu biliyorduk. Akademik çalışmalar bu anlamda yapılmıştı. Peki neden bunlar dikkate alınmadan şehirle yine olabildiğince merkezlerde deprem bölgelerinde olabildiğince risk taşıyacak şekilde inşa edildi. Ben burada şunu ifade etmek istiyorum. Hepimiz suçluyuz. Bu şehirde yaşayan herkes mülk sahipleri, biz çok isteriz. Bizim gözümüz doymuyor. İsteklerimiz sınırsız. İnsan olarak yaratılışımız böyle. Peki; yöneticilerimiz 1945 yılında bildikleri risk haritası içerisinde bizi yönlendirmesi gerekmiyor muydu? Belediyelerimiz, Kamu kurumlarımız bu anlamda gerekli çalışmayı yapması gerekmiyor muydu? Gerekiyordu. Geçmişe yönelik yargıları ortaya koyarken bundan sonraki süreçte sürecin tüm aşamalarında bize sadece dışardan birileri yöneticileri tarafından bir şey dayatılmayacak bunu size belirtmek için ifade ettim. Hepimiz bu işin içerisindeyiz. Bu güne kadar nasıl sorumluluk herkese ait ise bundan sonra yeniden inşasını nasıl bir şehir beklediğimizi nasıl bir mekân tasarlayacağımızı belirleyecek olan gene hepimiziz. Elazığ’da bundan sonraki süreçte konuşulan nedir. İki tane bina yan yana biri yıkıldı bir orta hasarlı biri de hafif hasarlı, nasıl olacak. Ada bazlı imar planımız var. Dönüşümü nasıl olacak. Şehrin yeni yollarının açılması yeniden inşası nasıl olacak. Yeşil alanlar toplanma alanları boş alanlar nasıl olacak. O zaman şöyle bir modelimiz var. Mevcut alan içerisinde mutlaka kentsel dönüşüm bölgeleri oluşturulmalı. Bu kentsel dönüşüm bölgeleri sorunlu bölgelerde mevcut mülklerin ortadan kaldırmayacağımız mülkiyet haklarının objektif kriterlerle kamu kaynakları ile kamu eli ve güvencesi ile proje ofisi tarafından organize edilmiş şeffaf projelerle şeffaf bir değerlendirmelerin yapılması ve mevcut alanın mutlaka katılım payı olarak arsa payı olarak en detaylı bir şekilde değerlendirerek yeni projede hak sahibi olacak kişilerin kimler bunlar her mülk sahibi hak sahiplerinin ellerindeki değerlerinin yeni mülkiyet tekabülünün sağlanması ile gerçekleşecektir. Türkiye de mutlaka uygulanması gereken veya sürdürülmesi gereken bir süreç var. Bunu ifade ediyoruz. Şu ana kadar Türkiye’de kentsel dönüşümün gerçekleşmesi için değer esaslı yöntem kullanılmadı. Bunun sonucu itibariyle geldiğimiz noktada bugün Elazığ’da 1999 depreminden sonra kentsel dönüşüm konuşulurken biz kentsel dönüşümü gerçekleştirmemiştik. Bundan sonraki süreçte bu sistem bir yöntem olarak uygulanmaz ise yine aynı sıkıntılarla yüz yüze gelebiliriz” şeklinde konuştu
TÜRKİYE’DE İLK DEFA ELAZIĞ’DA UYGULASINLAR
Yüksek Harita Mühendisi Arslan; Bizim kafamızdaki sorular net. Şehir yeniden inşa edilecek. Biz nasıl bir şehir bekliyoruz. Biri diyor nasıl olacak. Hayal ettiğimiz şehir nasıl olacak. Kültürün, Sosyal yapının ekonominin korunmasını istiyoruz. Bu nasıl olacak. Bununla ilgili Üniversitelerin uygulamanın içerisindeyiz. Uygulamanın nasıl gerçekleşeceğini merak ediyorum. Beklentimiz şudur. Devletimiz burada, bakanlığımız burada, yetkililerimiz burada, bu yetkililerimiz başka yerde uygulamamışlarsa Türkiye’de ilk defa Elazığ’da uygulansınlar. Elazığ’da kentsel dönüşümü kamu kaynaklı kamu yatırımcı mal sahibi ve proje grubu dörtgeni içerisinde şeffaf bir şekilde hiçbir hak kaybına uğramadan gerçekleştirebileceğini belirtti
DEPREM GERÇEĞİ BİLİNMESİNE RAĞMEN YÖNETİCİLER NEDEN UYGULAMADI
1945 yılında Türkiye yapılaşmanın henüz daha yoğunlaşmadığı şehir merkezlerinde binaların yoğun bir şekilde yapılaşmaya başlamadığı dönem de hazırlanmış deprem haritasının bilindiğini Şehrimizin de orada fay hattı üzerinde bulunan bir şehir olarak konumlandırıldığını ifade Yüksek Harita Mühendisi Arslan, “1945 yılında biz bunu biliyorduk. Akademik çalışmalar bu anlamda yapılmıştı. Peki neden bunlar dikkate alınmadan şehirle yine olabildiğince merkezlerde deprem bölgelerinde olabildiğince risk taşıyacak şekilde inşa edildi. Ben burada şunu ifade etmek istiyorum. Hepimiz suçluyuz. Bu şehirde yaşayan herkes mülk sahipleri, biz çok isteriz. Bizim gözümüz doymuyor. İsteklerimiz sınırsız. İnsan olarak yaratılışımız böyle. Peki; yöneticilerimiz 1945 yılında bildikleri risk haritası içerisinde bizi yönlendirmesi gerekmiyor muydu? Belediyelerimiz, Kamu kurumlarımız bu anlamda gerekli çalışmayı yapması gerekmiyor muydu? Gerekiyordu. Geçmişe yönelik yargıları ortaya koyarken bundan sonraki süreçte sürecin tüm aşamalarında bize sadece dışardan birileri yöneticileri tarafından bir şey dayatılmayacak bunu size belirtmek için ifade ettim. Hepimiz bu işin içerisindeyiz. Bu güne kadar nasıl sorumluluk herkese ait ise bundan sonra yeniden inşasını nasıl bir şehir beklediğimizi nasıl bir mekân tasarlayacağımızı belirleyecek olan gene hepimiziz. Elazığ’da bundan sonraki süreçte konuşulan nedir. İki tane bina yan yana biri yıkıldı bir orta hasarlı biri de hafif hasarlı, nasıl olacak. Ada bazlı imar planımız var. Dönüşümü nasıl olacak. Şehrin yeni yollarının açılması yeniden inşası nasıl olacak. Yeşil alanlar toplanma alanları boş alanlar nasıl olacak. O zaman şöyle bir modelimiz var. Mevcut alan içerisinde mutlaka kentsel dönüşüm bölgeleri oluşturulmalı. Bu kentsel dönüşüm bölgeleri sorunlu bölgelerde mevcut mülklerin ortadan kaldırmayacağımız mülkiyet haklarının objektif kriterlerle kamu kaynakları ile kamu eli ve güvencesi ile proje ofisi tarafından organize edilmiş şeffaf projelerle şeffaf bir değerlendirmelerin yapılması ve mevcut alanın mutlaka katılım payı olarak arsa payı olarak en detaylı bir şekilde değerlendirerek yeni projede hak sahibi olacak kişilerin kimler bunlar her mülk sahibi hak sahiplerinin ellerindeki değerlerinin yeni mülkiyet tekabülünün sağlanması ile gerçekleşecektir. Türkiye de mutlaka uygulanması gereken veya sürdürülmesi gereken bir süreç var. Bunu ifade ediyoruz. Şu ana kadar Türkiye’de kentsel dönüşümün gerçekleşmesi için değer esaslı yöntem kullanılmadı. Bunun sonucu itibariyle geldiğimiz noktada bugün Elazığ’da 1999 depreminden sonra kentsel dönüşüm konuşulurken biz kentsel dönüşümü gerçekleştirmemiştik. Bundan sonraki süreçte bu sistem bir yöntem olarak uygulanmaz ise yine aynı sıkıntılarla yüz yüze gelebiliriz” şeklinde konuştu
TÜRKİYE’DE İLK DEFA ELAZIĞ’DA UYGULASINLAR
Yüksek Harita Mühendisi Arslan; Bizim kafamızdaki sorular net. Şehir yeniden inşa edilecek. Biz nasıl bir şehir bekliyoruz. Biri diyor nasıl olacak. Hayal ettiğimiz şehir nasıl olacak. Kültürün, Sosyal yapının ekonominin korunmasını istiyoruz. Bu nasıl olacak. Bununla ilgili Üniversitelerin uygulamanın içerisindeyiz. Uygulamanın nasıl gerçekleşeceğini merak ediyorum. Beklentimiz şudur. Devletimiz burada, bakanlığımız burada, yetkililerimiz burada, bu yetkililerimiz başka yerde uygulamamışlarsa Türkiye’de ilk defa Elazığ’da uygulansınlar. Elazığ’da kentsel dönüşümü kamu kaynaklı kamu yatırımcı mal sahibi ve proje grubu dörtgeni içerisinde şeffaf bir şekilde hiçbir hak kaybına uğramadan gerçekleştirebileceğini belirtti