Toplumun büyük bir kesiminin tek gündemi yaşam mücadelesi olduğu halde, ülkemizde Dilan Polat ve Seçil Erzan gibi olaylar günlerdir tartışılıyor. Aslında zenginin parası sadece züğürdün çenesini yoruyor. Sonuçta, bu olaylar tartışılırken arka planda nelerin olduğu elbette saklanacak ve magazinsel boyutta da kapatılacaktır. Açıkçası birilerinin aç gözlülüğü sonucu kaybettiği paralar halkın gündemi olamaz, olmamalıdır. Toplumun çalışan ve emekli kesimi, esnafı ve çiftçisinin gündemi gelecek yaşamlarına iktidar tarafından yapılacak artı katkıların neler olacağıdır. Ancak, mevcut yönetimin sorunları ötelediğini görüyoruz. Gerçek gündemi sürekli saptıran bu yönetime, sorunlar belirttiğiniz sürelerde çözülecek mi diye sorsanız eminim çözüm yerine bu sorunlarla yaşamaya alışacaksınız diyeceklerdir. Kıssadan hisse; Hayat pahalılığı karşısında çare arayan vatandaş ''acı çekiyorum'' diyerek ekonomi yönetimine ne olacak bizim halimiz? diye sorar. Yönetici vatandaşın bu isyanı karşısında, sakin ol kardeşim 2026 yılına kadar sabret der. Vatandaş bir umutla; peki üç yıl sonra ne olacak diye sorunca, yönetici en iyi ihtimalle çekiyorum dediğin acılara alışacaksın der.
Öyle ya; vatandaşların büyük bir bölümünün, rahat ve huzurlu bir yaşam yerine acılarla dolu bir yaşamı reva gören yönetimi tercih etmeleri, kendileriyle birlikte toplumun tamamını her alanda çaresizliğe itmiştir. Oysa; nasıl ki, ayağımızı vuran ayakkabıya, ayağımızın nasırlaşarak alışmasını beklemek yerine ayakkabıyı değiştiriyorsak, nasır halini alan sorunlara sebep olan yönetimleri de değiştirmeyi alışkanlık haline getirmeliyiz ki sorunlar çözülebilsin. Aksi durumda, günümüzde olduğu gibi bu sorunlar, yeni sorunlara kaynaklık eder. Bu durum; sorunlarla yaşamaya alışma hali olur ki, bu da çaresizliğin ta kendisi olup, zamanla alışılan bu olaylar birçok değeri de sizlerden alır.
AKP yönetimince; terörle yaşamaya, açlık ve sefalete mahkum edilmeye, yolsuzluk ve yasaklara, aptal yerine konulmaya, aldatma ve aldatılmaya, milli ve dini duygularımızın istismarına, zamlara ve hakaretlere maruz bıraktığı halkımız, engin iradesiyle kurucu lider Atatürk ve onun ilke ve devrimlerinin yok edilmek istenmesine şiddetle karşı durmakta, durmaya da devam etmektedir. Bizler; Demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti savunucuları olarak;
- Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı anlayışa, cemaat ve tarikatların varlığına, dinimizin siyasi kazanç olarak istismar edilmesine, vatandaşların aptal yerine konulmasına, yokluk-yolsuzluk ve yasaklara, Toplumun sağlık ve eğitimden yoksun bırakılmasına, akıl ve bilime dayalı olmayan uygulamalara, gelir dağılımındaki adaletsizliğe, açlığa mahkum edilmiş bir ülkeye, ABD’nin Afgan işbirlikçilerinin ülkemizde konumlanmasına, Suriyeli göçmenlerin demografik yapımızı değiştirmesine, Ben yaptım oldu anlayışına sahip tek adam yönetimine, Anayasa ihlallerine, hukukun yerlerde sürünmesine, üreten değil, tüketen bir toplum olmaya, ülkesinden umudunu yitiren gençlerimizin ülkeyi terk etmelerine, kadın ve çocuklarımızın katledilmesine, istismarına. Cumhuriyet değerlerimizin-madenlerimizin yabancılar ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekilmesine, yollar-köprüler-havalimanları ve tünellerin hazine garantisi kapsamına alınmasına, saray ve eşrafının birden fazla yerden maaş almalarına, toplumu ayrıştıran ve kutuplaştıran siyasilere, kula kulluk etmeye.
ALIŞMADIK, ALIŞMAK da İSTEMİYORUZ.