Türklerin ilk yerleşim yeri Orta Asya’dır. Avrupa’nın henüz uygarlıktan uzak bir yaşam sürdüğü dönemlerde, Türklerin Orta Asya’da, beden kültürüne ve spor hareketlerine büyük önem verdikleri bir çok araştırmada ifade edilmektedir.
Erken dönemlerde Türklerin (Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Oğuzlar vb.) spor anlayışı batı ülkelerinden farklı biçimdeydi.
Örneğin, Yunanlılar ve Romalılar’da bedenin geliştirilmesinde, çıkarı amaçlamayan faaliyetler değersiz sayılırdı. Roma’da çok sayıda izleyiciyi alanlara çeken glatyatörler birer profesyoneldi. Bu profesyonellik, izleyicilerin aradıkları vahşetin bir sergilenişiydi. Bir turnuvada, 60 kişinin öldüğü bir çok yazılı anıtta belirtilmektedir. Bu anlayış aslında izleyiciler için bir coşku kaynağıydı. Ancak bu darbeler ve getirdiği yaralar maalesef öldürmeyi amaçlıyordu.
Türklerdeki spor anlayışında ise insancılık ağır basıyordu. Rakibini ezmek veya küçük düşürmek yerine, üstünlüklerini kanıtlamak ve yeteneklerini sergilemek ön plandaydı.
Erken dönemlerde Türklerde sportif faaliyetleri burada sıralayacak olursak, bu spor faaliyetlerin ön planda olduğunu söyleyebiliriz: At ve Atçılık, Güreş, Kayak, Okçuluk, Mızrak Avcılık, Tepük, Kılıç ve Kalkan, Çögen, Gökbörü, vb. Bu sportif faaliyetlerin devletlerin ayakta kalması adına savaşla alakalı olduğunu dönemin koşulları çerçevesinde anlamlandırmak gerekir.
Diǧer Türk devletlerinde olduǧu gibi Selçuklularda da insanların bir araya gelişlerinde spor gösterileri ön plandaydı. Bu gösterilere, zaman zaman sultan ve ailesinden katılanlar olurdu. Sultanlar, göstericilere örnek olacak ve onlardan üstün olduklarını kanıtlayacak hareketler yaparlardı.
Örneğin, Selçuklu Sultanları büyük av şenliklerinde haftanın belirli günlerinde sarayın protokol kurallarına riayet ederek top ve çevgan oynarlardı. Boş zamanlarında askeri manevralar yapar, cirit ve santraç oynamakla vakit geçirirlerdi.
Tuğrul Bey (d. 995-ö. 1063) askerleriyle ava çıkar, bu süreçte halka büyük ziyafetler verirdi.
Ibn-i Bibi’nin (13. y.y.’da yaşamış İranlı yazar ve tarihçi), Selçukname’si incelendiğinde, Sultanların av tutkusu anlatılır ve yılda iki kez genel av eğlenceleri düzenlendiğini bildirilir. Sultanlarında bu oyunlara bizzat katıldığı ve eğlendikleri ifade edilmektedir. Sultan Alparslan (d.1029-ö.1072) için çok iyi bir çevgan oyuncusu olduğu ve elinde her zaman gürz taşıdığı belirtilmektedir.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah (d. 1055- ö. 1092), spor faaliyetleri olarak top, çevgan, cirit ve santraç oynamakla vakit geçirirdi. Vurduğu her av hayvanın karşılığı olarak fakir halka bir altın sadaka verdiği, kayıtlarda yer almaktadır. Melikşah, “Nefsim için avladığım hayvanları sayın. Haddini bilelim, ona göre sadaka verelim. Etini yemediğim hayvanın, kanını ve canını boşuna yok etmekten dehşet duyar ve Allah'tan korkarım" derdi. Ayrıca, Melikşah’ın Karahanlı elçisiyle bir görüşmesinde aǧır bir topuzu başının üzerinde 7 kez döndürdüğü de kaynaklarda özellikle belirtilmektedir.
İbnü’r Ravendi (Fars İslam âlimi, filozof ve yazar), Selçuklu hükümdarlarından Sultan Muhammed’i tasvir ederken onun guy ve çevgan oynadıǧından bahsetmektedir.
Alaaddin Keykubat (d. 1190- ö.1237) cirit ve oku çok sever, aynı zamanda çok iyi atardı. 166,5 kilo aǧırlıǧındaki gürz salladıǧı da ulaşılan bilgilerdendir.
İbn-i Bibi, Sultan 1. Alaeddin Keykubat (d. 1190-ö.1237)’ın, 1237 yılındaki bir oyunda, Celaleddin Karatay’ı mızrakla nişanladığını, Celaleddin Karatay’ın da kalkanıyla kendisini savunduğunu ve bu oyunları tekrar ettiklerini kaydeder.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev (?- ö. 1246) avı sever ve çok iyi bir avcıydı.
İbn-i Bibi, 1. Alâeddin Keykubad için “Bir süre Meşhed meydanında gezindi, sonra atının dizginini saha tarafina çevirdi, sabaha kadar at sürüp çevgan oynadı” ifadelerini kullanmaktadır.
Konya Selçuklu Sultanlarından IV. Rükneddin Kılıç Arslan (? – ö. 1266), çok cesur, yakışıklı, gözü pek bir binici, sert yayları çekecek kadar kemankeş ve ağır gürzleri kaldıracak kadar da kuvvetli olduğu bir çok kaynakta belirtilmektedir.
Dönemin koşulları içerisinde değerlendirecek olursak Selçuklularda yapılan spor faaliyetleri rasgele yapılmamıştır. Özellikle Türk Sulatanları tarafından yapılmış, kuralları konulmuş, uygulanmış, teşvik görmüş ve sonunda da çeşitli ödüller verilmiştir.
Çünkü Sultanların top, çevgan gibi spor faaliyetlerini yapması, silahşörlük ve okçuluk talimleri yapması Oğuz Töresi gereğiydi. Bu sportif oyunlar oynanırken teşrifat usullerine mutlaka uyulurdu.
Görüşmek dileğiyle.……..