AKP iktidarlarının madencilik sektörünü teslim ettiği. İşletici yandaş şirketler karlarını düşürmemek için uluslararası teknolojik standartların gereği yenileşmeye yatırım yapmaz. Bu şirketlerin çalışmaları, diğer sektörlerde olduğu gibi Emek ve kaynak sömürüsüyle birlikte çevre tahribatı şeklindedir. Bu nedenle, ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynakları talan edilirken, acı sonuçlarını ki maden ocaklarındaki göçüklerde olduğu gibi çalışan işçi kesimi canlarıyla öder. Çünkü; AKP iktidar yönetiminin sermaye karşısında çalışanların haklarını koruması gerekirken şirketlerin menfaatlerini korumaktadır.
AKP iktidarları döneminde denetim ve kontrolden yoksun şirketlerin ihmali sonucu yaklaşık bin kişi maden kazalarında hayatını kaybetmiştir. Bu kazalar üzerine yapılan itirazlar iktidar yetkilileri tarafından dini söylemlerle susturulmaya çalışılmış ve kader planı, fıtrat vb. söylemlerle gerçeklerin üstü örtülmüş, şirket sorumluları hakkında ise bir cezalandırma söz konusu olmamıştır. Son dönemde Soma ve Ermenek’te yaşanan katliamın sorumluları, işçi başına 1 yıl bile ceza almazken, işçileri tekmeleyen özel kalem müdürleri ateşe olarakatanmışlardır. Bu kazaların bir kısmı EK (2002 yılı sonrası) olarak aşağıda bilgilerinize aktarıyorum.
Emperyal devletler ülkemiz gibi gelişmekte olan olan ülkelerin doğal kaynaklarına sahip olunca; politik ve toplumsal dengelerin bozulması, gelir dağılımının kötüleşmesi, oluşan ekonomik krizlerin yıkıcı etkileri ile yoksulluğun artırması kaçınılmazdır. Emperyal güçler bu kaynakları elde etme uğruna savaş dahil her şeyi göze alıp uygulamaktadır. Her yol mübahtır onlar için. Sonuçta, ülkemiz doğal kaynaklarının yağmalanmasına izin veren bir yönetim ile karşı karşıyayız. Çünkü;
AKP iktidarı özelleştirme yoluyla, sermayenin tabana yayılacağı, verimliliğin artacağı gibi aldatıcı söylemlerle madenlerimizin çoğunu yabancı sermayeye teslim etti. Stratejik öneme sahip BOR ve TORYUM gibi zenginliklerimizi de kiralama, taşeronluk ve hizmet alımı yöntemleriyle işlettirip yabancılara hammadde olarak satılmasına, ormanlık alanların yok edilmesine neden oldu. Özellikle altın maden ocaklarının çevre ve insanımıza yüz yıllar boyunca zarar veren kimyasalları çevreye akıtırken iktidari denetim ve kontrolden uzaktır. Altın üretimi konusunu ayrı bir yazımda tekrar ele alacağım.
Anayasa gereği, madenlerimizin sahibi devletimizdir. İşletme hakkı verilen şirketler bu madenleri çıkarır. Rezervleri sınırlı olan bu madenler tükendiğinde o madenin bir anlamı kalmaz. AKP iktidarı uzun süreli devir işlemleri ile aslında bu madenleri elden çıkatrmakla, şirketlere kazandırıyor, ülkemize kaybettiriyor. Sonuçta, doğal zenginliklerimizin asıl sahibi olan vatandaş gözüyle baktığımızda AKP iktidarının Madencilik karnesi zayıflarla dolu olup sınıfta kalmıştır.
Oysa, DOĞRU PARTİ olarak sürekli dile getirdiğimiz çözüm yolu bellidir. Yapılması gereken; halkın malı olan doğal kaynaklar kamulaştırılmalı, devletin denetim ve kontrolün de stratejik bir planlamayla ihtiyaç duyulan madenlerden katma değeri artıracak uç ürünlere yönelik yatırımlar ve teknoloji alanında iş birlikleri yapılmalı, ham madde ihracatı kesin olarak yasaklanmalıdır. DOĞRUsu bu.