Değerli vatandaşlar, bu yazımda gerçek kabadayı ve kaş yapayım derken göz çıkaran sahte kabadayının özelliklerini özetle ele alacağım. Gerçek Kabadayı, söylediği sözün arkasında duran, islediği suçu başkasının üzerine yıkmayan, adamlarına değil kendi yüreğine ve bileğine güvenen, haksızlık yapan babası dahi olsa taraf tutmayan, zayıf ve dürüst insanların yanında durup onlara sahip çıkandır. Sahte kabadayı ise bu özelliklere sahip olmayandır. Bu nedenle günümüz insanları kabadayı geçinenleri adam yerine dahi koymuyorlar.
Çünkü; 1950 sonrası kabadayılık yerini mafya düzenine terk ederek rüşvetin, uyuşturucunun, kaçakçılığın, hayalicinin kol saldığı, cinayetlerin ve devlet görevlilerinin satın alındığı, sayılmamış para tomarlarının havada uçuştuğu, mahkemesiz, temyizsiz infazların yapıldığı bir döneme geçmiştir. Ne acıdır ki ülkemizi 22 yıldır yöneten! Erdoğan, sahte kabadayılıkla kendi seçmenini konsolide etmeye çalışırken, ülkemizin itibarını yerle yeksan etmiştir. Bunlardan birkaçını hatırlayalım. Erdoğan;
· “One minute” diyerek İsrail’e kabadayılık yaptı, ancak kendisine verilen Yahudi cesaret madalyası geri istenmesine rağmen iade etmedi,
· 'Terör örgütleri adına suç işlediği ve casusluk yaptığı' iddiasıyla hakkında 35 yıl hapis cezası istenen ve ev hapsinde tutulan ABD'li din adamı Andrew Craig Brunson için "Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi (Rahip Brunson) alamazsınız." dedi, özel uçakla yargılama dahi yapılmadan bu terörist özel uçakla ABD’ye gönderildi,
· ‘Örgüt propagandası yapmak’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlamalarıyla tutuklu olan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in Almanya’ya iade edilmesinin söz konusu olmayacağını söyledi, sonra özel uçakla Almanya’ya teslim edildi,
· Rus uçağının düşürülmesi emrini ben verdim diye kabadayılık yaptı, S-400 savunma sistemi bize kakalandı depolarda çürümeye terk edildi. Akabinde ABD ortağı olduğumuz F-35 projesinden ülkemizi attı ödenen para dahi geri alınamadı.
Bunları yapmadı mı? Bu kabadayılığın ülkemize ve ülkemiz insanlarına bedeli oldukça ağır olmadı mı? öyleyse; Eyy Amerika, Eyy Rusya, Eyy İsrail, Eyy AB cümleleriyle ya kabadayılık etmeyeceksin ya da sözünden dönmeyip sonucuna katlanacaksın.
Fıkra bu ya; vaktiyle bir derviş, tıraş olmak için berbere gider. “Vur usturayı berber efendi”, der. Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber sol tarafı kazımaya geçtiğinde, bıçkın bir kabadayı içeri girer ve dervişin yanına giderek, başının kazınmış kısmına tokat atar ve “Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım”, der. Derviş usulca yerinden kalkar. Berber ise korkusundan ses çıkaramaz. Kabadayı tıraş olurken de sürekli dervişi aşağılayan “Kabak aşağı, kabak yukarı” sözüyle alay eder. Tıraş bitiminde berberden çıkar çıkmaz hızla gelen bir at arabasının çarpması sonucu orada ölür. Bunu gören berber dervişe döner ve “Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?” deyince Derviş “Vallahi gücenmediğim gibi hakkımı da helal etmiştim ona. Gel gör ki, kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!” der.
Evet, sizler affetseniz veya kendileri af çıkarsalar bile ensemiz de boza pişiren serde kabadayılığı kimseye bırakmayan günümüz iktidar yönetimine, “kabağın da bir sahibi olduğunu…” O Yüce sahibin de affetmeyeceği şeyin kibir ve kul hakkı yemek olduğunu hatırlatırım. Bunları unutarak koltuk, makam ve rant peşinde koşan saray ve eşrafı umarım kendi paylarına düşeni anlamışlardır.
Değerli vatandaşlar, unutmayın en büyük kabadayılık beyefendiliktir. Yengece niçin yan yan gidersin diye sormuşlar, yengeç; “SERDE KABADAYILIK VAR” demiş. Tıpkı beyefendilikten nasibini almamış AKP yönetimi de bu yengeç misali “SERDE KABADAYILIK VAR”! anlayışı peşinde gider gibi