Yerel seçim sonuçları -beklendiği gibi- oldu. CHP tarihinin en büyük zaferlerinden birini elde etti.
Anketler, haftalar önce buna yakın sonuçlar veriyordu. Biz de ondan hareketle muhalefetin belediyelerini artırabileceğini yazmıştık.
Seçmenin verdiği mesaj doğru algılanır, CHP aldığı belediyelerde -partizanlık, ayrımcılık- yapmazsa bu sonuçlar dört yıl sonraki Genel Seçimler ve CB seçimini etkiler. Türkiye yeni bir siyasete evrilir.
Doğru algı, sonuçları, CHP'nin siyasetinden çok AKP'nin hatalarının ve bazı adayların kişiliklerinin, popülaritelerinin tayin etmiş olduğudur. Seçmen, yalana, talana, kibir siyasetine, devlet imkanlarının partizanca kullanılmasına, bakanların seferber edilmesine, dinin siyasete alet edilmesine, Gazze istismarına, verilen sözlerin tutulmamasına, emeklilerin sefalete terk edilmesine, hayat pahalılığına ve otoriterleşmeye tepki gösterdi.
Öyle ki, CHP'nin DEM'le iş birliği yapmış olması bile seçmen tercihlerini değiştirmedi.
DEM Belediyelerini korudu ancak CHP ile iş birliği yaptığı için oylarında bir düşüş oldu.
GP ve Saadet Partisinin aksine YRP, AKP'den oy çalabileceğini, varlığının AKP'nin için bir tehdit olabileceğini gösterdi. Bir iktidar alternatifi olabilir mi? Bunu söylemek için çok erken. Mahalli seçimlerin karakteri farklı olduğu için -yerelin- genel için ölçü olması çok mümkün değil. YRP, iyi oy aldığı yerlerde AKP'de yer bulamayan adaylar vasıtasıyla aldı. Kalıcı olur ama AKP tecrübesinden sonra toplumun Millî Görüş geleneğinden gelen yeni bir partiye iktidar vizesi vermesi çok zor.
Seçimin esas mağlupları -milliyetçi- siyaset güden MHP ve İYİ Parti oldu. İki partinin oy toplamı yüzde 10'u bile bulmuyor. İYİ Parti, bu seçimin sürpriz partisi olabilirdi. Olmadı, ani politika değişikliğine ne teşkilatlar ayak uydurdu ne de seçmen bir anlam verebildi. Genel seçimlerden sonra partide yaşananlar, ortaya atılan iddialar ciddi bir güven kaybına neden oldu. Seçim boyunca iktidar yerine muhalefetin hedef alınması, AKP'ye destek olarak okundu. Netice olarak çok trajik bir sonuç alındı.
MHP ise, Bahçeli'nin Erdoğan'a verdiği kayıtsız, şartsız destek ve bütün davasını Erdoğan'ın iktidarını uzatma üzerine kurmasının kurbanı oldu. Bu onu davasız, politikasız, amaçsız bir parti haline getirdi. Genel seçimlerde yüzde 10'nun az üzerinde olan oyu, yüzde beş civarına düştü. Birkaç belediye almış olması yine de MHP için bir tesellidir.
Sonuçlar netleştikten sonra kazananların ve kaybedenlerin açıklamaları dikkat çekiciydi. Erdoğan, kaybettiklerini kabul etti, ama bunun telafi edileceğini söyledi. Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan söylemine devam etti. Tek dili yine zikretmedi. Yenilginin bozguna dönüşmemesi için tabanının psikolojisine müdahale etti.
Mansur Yavaş, ağır başlı bir konuşma yaptı. Bütün Ankaralıların partisi olacağını, kaybeden tek kişinin Altınok olduğunu, kazananın Ankara olduğunu söyledi.
İmamoğlu'nun Saraçhanede yaptığı konuşmaya, Alevilere, Caferilere, Kürtlere, Şafilere, Çerkezlere vs. vurgu yaparak her bir kategoriye ayrı ayrı teşekkür ederek başlaması yanlıştı. Bu İmamoğlu'nun kafasında, bir millet tasavvuru yerine, etnik ve mezhep temelinde parçalanmış bir yapı bulunduğunu gösteriyordu. Bir zamanlar Erdoğan ve kurmayları da bu hitap biçimini kullanmış, sonradan yanlışlığını anlayıp vazgeçmişlerdi. Bu toplum tasavvuru ile bir milletin birliği, bütünlüğü korunamaz. Kürt demek için toplumdaki bütün alt kimlikleri sayarak güya herkesi ihata ediyoruz zannetmek tam bir yanılgıdır. Bu coğrafya da yaşayan insanlara alt kimlikleri ne olursa olsun Türk milleti denilir. Bundan kaçınmak ortada bir millet görmemek ve etnikçi bakışın etkisinde kalmaktır.
Genel seçimlere dört yıl var, ancak şurası kesin, bundan sonra Mansur Yavaş ile İmamoğlu'nu daha çok konuşacağız. Vatandaş, dizginsiz, frensiz iktidara karşı, ana muhalefeti güçlendirerek bir nevi denge-denetim mekanizması kurdu. Kazanan demokrasidir.