Cümlenin malumu olduğu üzere; görsel ve yazınsal medyada gün yok ki CHP’li belediye temsilcileri hakkında vuku bulan ve cidden insanı hayrete düşüren bir olaylar zinciriyle karşılaşılmasın.
Aslında bu tür mide bulandırıcı olaylar konusunda fikir beyan etmek pek prensip edindiğim cinsten bir konu değildir. Ancak muhtelif TV kanallarında icra edilen tartışma programlarında hayret ve ibretle izlediğim bazı konuşmacıların beyanları bendenizi maalesef bundan alıkoyamadı.
Şöyle ki:
TV ekranlarında sıklıkla arzı endam eden simalar, yanılmış olmamak ümidiyle söylenecek olursa beş aşağı on yukarı 30-40 kişiyi geçmez. Bilineceği üzere bunların ekseriyeti de gazetecilerden oluşmaktadır. Bunlarla birlikte bazı eski BAKAN ve MİLLETVEKİLİ olan zevatı da sıkça görmekteyiz. Bunlar arasından, Cumhuriyet adına görev yapan Cumhuriyet Savcıları başta olmak üzere devletin üniversite gibi yüksek bilim kurumlarını töhmet altında bırakıcı ciddi beyanlarda bulunan ve yukarıda unvanı geçen bazı “gün görmüş” zevatın dikkat çekici beyanlarını akıldan uzak tutmak maalesef mümkün olamamıştır.
Mesela Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali konusunda Cumhuriyetin eski bir bakanı olan ve sadece isim ve soyadının baş harflerini verebildiğim (M.T.), İstanbul Üniversitesinin diploma konusundaki işlemini ciddi ciddi tenkit edebilmektedir. Bu konuda beyan ettiği yönetmelik sözcüğünü de bilim doktoru unvanını taşıyor olmasına rağmen YÖNETMENLİK diye telaffuz ediyor. Acaba yanlış mı işitiyorum diye tereddüt etmem üzerine müteaddit programlarda dile getirdiğini dikkatle takip ettikten sonra bu kanaate varmış oldum. Burası pek mühim olmasa gerek. Sürçü lisan da olabilir. Ama ve lakin kamu adına resen dahi işlem başlatma yetkisini haiz bir devlet görevlisinin ve dahi ünlü bir devlet kurumunun işlemini, devletin bir eski bakanı olarak, sanık aleyhinde değil de bu kurum temsilcileri aleyhinde ve adeta töhmet altında bırakıcı beyanlar, akıl ve izanla izah edilebilir değil. Tabii olarak sadece esef duyuyorsunuz. Zira bu “hezeyanlar” maalesef sırf tabi oldukları siyasi görüş sadedinde serdedilmektedir. Bu da; akıl, izan, adalet, vicdan, hak ve hukuk adına ciddi anlamda düşündürücü bir olgu olsa gerek.
Diğer taraftan her fırsatta partilerinin Atatürk’ün partisi olduğundan dem vuran ve bu arada maalesef, vakti zamanında yurdumuzu istila edenlerden adeta yardım dilenen, CHP’nin tap taze genel başkanının icraatlarını ise burada zikretmeye hiç gerek görmüyorum.
Ancak yukarıda temas olunduğu üzere, vaktinde devletin müstesna nimetlerinden yararlanan zevatı muhterimin söz konusu beyanları biz sıradan vatandaşları ciddi manada üzdüğünü bir tarafa bırakın, bizleri aynı derecede korku ve endişeye de sevk ediyor. Hani devletin ne olduğunu, onsuz olunamayacağını bilmeyen birilerinin beyanı olsa bir nebzecik hoş karşılanabilir. Amma ve lakin gelin görün ki vakti zamanında devletin her türlü nimetlerinden yararlanmış olup, kendileri halk arasında elit kabul edilen ve dahi her nasılsa evveliyatlarında “ mürekkep yalayan” zevattan bunları işitmek veya duymak gerçekten endişe ve korku verici olmuştur.
Naçizane kanaatimize oldur ki, her birimizin barınak ve sığınağı durumunda olan bir gemi mesabesindeki candan aziz devletin kurumlarını töhmet altında bırakıcı eylem ve söylemler kimden gelirse gelsin asla ve kat’a kabul edilemez. Bunların yaptığına GEMİYİ DELMEK denir.
Beyefendiler ve dahi hanımefendiler gemiyi delmeyin, akla ve izana uygun ve dahi yasal olan her eylem ve söyleminiz baş üstünedir.
Unutmayalım ki Tarih’in derinliklerinde kaybolup gitmiş olan tüm nesillerin encamı sadece ve sadece akıl ve izandan yoksun davranışları sebebiyle olmuştur. Bunu, Tarih bilenler çok iyi bilir.
Şayet bendenize soracak olursanız derim ki, devleti yani tolumu, yani halkı, yani milleti yönetmeye talip olanların öğrenim diploması, eski adıyla “şahadetnamesi” hangi dalda olursa olsun ama mutlaka Tarih bilmesi şart koşulmalıdır. İster eczacı ister maliyeci ve dahi mülkiyeci olun eğer Tarih bilmiyorsanız eninde sonunda “devlet gemisini” Allah muhafaza bir kayaya bindirirsiniz.
Mesela CHP’nin yepyeni sayın başkanı gibi, vakti zamanında Çanakkale’yi, Kütülamareyi ve dahi devletin Başkenti İstanbul’u işgal edenlerden yardım dilenmeyi bilmem nasıl izah etmek lazımgelir.
Devlet gemisinin sahil-i selamete çıkarılması ümidiyle…