Yediden yetmişe hemen hepimiz bu yıl hakkında bir fikre sahibiz. Evvel emirde irili ufaklı kime sorsanız: “ Atatürk’ün doğum yılı” cevabını alırsınız. Gerçekten o yıl bir İlahi Rahmet olarak Yüce Yaratıcı, o mümtaz ve o derce muhteşem insanı bizlere armağan etti. Şayet bu İlahi Rahmet olmasaydı bu milletin başına nelerin geleceğini uzun uzadıya yazmaya bilmem gerek var mı? Bu açıdan bir özet olarak aşağıya alacağımız konu, zannediyorum bu fikrimizi doğrulamaya yetecektir.
Şöyle ki:
Araştırmacı ve okuryazar olan hemen herkesin bileceği üzere bu yıl, aynı zamanda, yıkılmak üzere olan Osmanlı Devletinin son yıllarda rast gele yaptığı borçların tahsili için kurulan Duyun-u Umumiye/ Genel Borçlar teşkilatının da oluşturulduğu yıldır. Maalesef alacaklılar arasında Osmanlı Devletinin kendi vatandaşı olan yabancı uyruklu Galata Bankerleri de vardı. Bu teşkilatı oluşturan devletler, bu bankerlerin kendi vatandaşları olduğu iddiası ile aynı zamanda güya bunların alacaklarını tahsil etmek gayesi ile de hareket edeceklerdi.
Bu teşkilat İNGİLTERE, ALMANYA, AVUSTURYA ve İTALYA tarafından kurulmuştu. Atatürk’ün deyimiyle bu meşum teşkilat, devletin borçlarına karşılık, alacaklılar tarafından devletin tüm gelirlerine el konulmak amacıyla kurulmuş olan bir HACİZ oluşumuydu. Yedi kişilik bir yönetim kurulu vardı. Güya sadece borçların tahsili için kurulmuştu. Oysa maalesef devletin bütün gelir kaynaklarını yönetmek ve devletin gelirlerini bizzat tahsil etmek cihetine de cüret etmiş durumdaydı. Vahamete bakın?!
Devletten daha büyük hale gelmişti. Öyle ki devletin Maliye Bakanlığında 5000 kişi çalışıyorken, bu teşkilat emrinde 9000 kişi çalışıyordu. Burada çalışan-ki kurucu devletlerin vatandaşlarıydı- görevlilerin maaşı Maliye Bakanlığında çalışan memurların maaşından fevkalade daha dolgundu. Ne olacak ki “ekmek elden, su gölden”di. Bu sebeple güya eğitimli gençlerimiz devletine faydalı olmaktansa, maalesef Duyun-u Umumiye’de işe girmek için yarışıyordu. Zira prim sistemi vardı. Kendi milletinin gırtlağına sarılan, memurumuz? takdir edilmekteydi. Gel de kahrolma. Kendi milletinin gırtlağına kim daha sıkı sarılıyorsa onlar tercih ediliyordu. (Gel de patlama). Aynı zamanda bu gibileri taltif edilmekteydi. Rezalete bakın.
Bölge Müdürlüğü sayısı 26’ydı. İllerde ve ilçelerde 720 tahsilât şubesi vardı. Maalesef devlet gibi vergi salıyor ve vergi oranı belirliyorlardı. Gelirlere el koyup sadece borç ödemiyorlardı. Aynı zamanda devletin bütçe defterlerini de tutarak, devletin iç borçlarını da tanzim cihetine gidiliyordu. Kısacası devlet diye bir şey kalmamıştı.
Anlaşılan o ki, devletin bir oyuncaktan farkı kalmamıştı. Devletin mülkünde teşkilatlarını kurmuş olan bankerler yeni borçlar vererek daha başka imtiyazlar elde ediyorlardı. Bu teşkilatı kuranlar, devletin mülkünde kendileri için demiryolları, limanlar, bankalar, sigorta şirketleri, posta şirketleri, telefon şirketleri, tramvay şirketleri ve dahi elektrik santralları kurdular. Her türlü yer altı zenginliklerimizi, babalarının malı gibi har vurup harman savurdular. Ve maalesef borçların kat be kat üzerinde kazanç sağladılar.
Allah’a şükürler olsun ki, 43 yıl sonra, şimdilerde bazılarının beğenmemek yönünde burun kırıp söz sarf ettikleri, oysa işte o emperyalistlerin imzalamak zorunda kaldıkları Lozan Antlaşmasıyla def olup gittiler.
Bazılarımız burun kırıyor ama maalesef o yıllarda kendi ülkemizde el âlemin kölesi olmuştuk. Kapitalizmin ileri karakolu olarak gelmişlerdi. İşte bizler böylece emperyalizmin kuklası haline gelmişken yine o meşum 1881’ de bir İlahi Rahmet olarak Mustafa diye bir yavrucak doğdu. O akıl ve zekâ timsali olan Mustafa’ya matematik öğretmeni bir de KEMAL ilavesi yaparak adı daha sonra MUSTAFA KEMAL olacaktı.
Hiç kimsenin, ama hiç kimsenin ummadığı bir anda bu vatanı “aslanın ağzından değil, karnından” çıkararak bize armağan ettikten sonra da adı MAREŞAL GAZİ MUSTAFA KEMAL olacaktı. Ne mutlu O’nu doğuran anneye. İşte biz bunun için O’na İlahi Rahmet diyoruz. Yoksa hal-i pür melalimiz berbattı.
Bu vesile ile başta Zübeyde hanımefendi olmak üzere İlahi rahmete iltica etmiş bulunan Atatürk ve onun tüm silah arkadaşlarına minnet ve rahmet duyguları arzediyorum. Ruhları şad, mekânları cennet makamları âli olsun