İnsanlar hayatlarında yaşadıkları her olumsuzda,
Hiç suç kendilerinde yokmuş gibi hemen birilerini sorumlu tutmayı çok severler.
Bunu da halk arasında da çok kullandıkları bir deyimle dile getirirler.
“Çoluk çocuğun elinde kaldık” diye…
Toplumuzda çok sıklıkla kullanılır bu deyim.
Bu deyimin başka bir anlamı da şu şekilde ifade edilir.
“Bir işi ehline vermedin mi, o işte başarılı olunmaz” .
…..
Çoluk çocuk elinde kalmak deyiminin anlamını (Türk Dil Kurumu) şöyle açıklar…
“Genç, tecrübesiz, çocuk denecek kişilerin yönetimi altında yaşar durumda olmak”
Aslında bu tanım “Bir işi ehline vermedin mi, o işte başarılı olunmaz” “Çoluk çocuğun elinde kaldık” gerçek manasını vurgular
Aslında her işte böyledir.
İnsanlar yaşadıkları sıkıntıları buna bağlarlar,
Başlarından eksik olmayan, bir türlü çözülemeyen sorunların ortaya çıkmasını buna yorarlar.
…..
Hayatımızda bu tip insanların yönettiği Kurumlar olsun, STK’lar olsun, Siyaset olsun hep başarısız olmuşlardır
Başarısızlıklarının temelinde ise;
Bu tip insanlar bir karar vereceklerinde kendi iradelerinden çok mutlaka dışardan başka birilerinin yönlendirmelerine ihtiyaç duyar ve ona göre hareket etmenin daha doğru bir tercih olduğunu düşünürler.
Bu yaklaşımda da bir atasözümüzü hatırlamadan edemeyeceğim
“Davul sende, tokmak başkasında” diye,
Çoluk çocukla yapılan her işte böyledir.
Mantık aranmaz.
Dışardan yönlendirmelerle hareket edildiğinde, mantığın yerine duygusallık ön plana geçer.
…..
Çocuklarda öyle değil midir?
Kendi düşüncelerinin yerine çevresinin etkisi daha baskın olur.
Kim kendisine şirinlik ederse, onları sever, onların sözleri ile hareket ederler.
Bazen çocuklar mızıkçılık yaparlar ya, insanlarda çocukların mızıkçılığını hemen bu şekilde tolere ederler.
Doğruları idrak edemediklerinden, doğruları görmek yerine, çocuklar gibi kendisine şaklabanlık yapanları, hoşuna gidecek sözler duymak isterler.
Bilmezler ki, mızıkçılığını ortadan kaldırmak için oyun oynanır.
Bunun farkına varamazlar.
…..
Bir özellikleri de onlar hep el üstünde tutulmak isterler.
Çevresinin yaptığı şirinlikler bazen bir özgüven patlaması yaşatır.
Bu özgüven patlaması aslında iç dünyasındaki ruh yapısının da dışa vurmasına vesile olur.
Bu durum kendisine bazen fayda yerine zarar da verir.
Onunda farkına varamaz…
…..
İnsan olarak, biz daha çoluk çocuğun elinde kalırsak.
Yaşadıklarımıza tahammül etmek zorundayız.
Yaşadığımız sıkıntıları buna bağlamanın çözüm olmayacağının farkına varmalıyız.
Başımızdan eksik olmayan, bir türlü çözülemeyen sorunların çözülmemesinin gerekçesini buna yormamalıyız.
Yani… Bunlar gibi düşünüp hareket edersek, “Çoluk çocuğun daha çok elinde kalırız”
Bilmem meramı anlatabildim mi…