İlimizde 24 Ocak depremi ve pandemi süreci Elazığ’ın ne kadar sahipli(!) olduğunu gösterdi.
Hatırlarsanız…24 Ocak depreminden hemen sonra İlimizi ziyaret eden Bakanların 2-3 ay kalması ve depremi güya yakından takip etme algısı o kadar iyi yürütülüyordu ki önce İli yönetenler inanmış, ondan sonra kamuoyu inandırılmaya çalışılmıştı.
Hatta… Dönemin Valisi bir toplantıda mikrofonların azizliğine uğradığının farkına varmadan Bakana efendim “kamuoyunun algısı” çok iyi olduğunu söyleyebiliyordu.
O dönemlerde algı ile yürütülen süreçlerin aslında sahada öyle olmadığı ortaya çıktı.
…..
Aradan aylar geçti.
Deprem döneminde kışı çadırlarda geçirmek zorunda kalan aileler, zar zor çadırlardan konteynerlere taşına bildi.
Vatandaşlar açısından sıkıntı süreç bu şekilde bertaraf edilmeye çalışılırken, deprem ile birlikte ekonomik anlamda deprem yaşayan esnaflar sesini duyurmaya başladı.
Depremin ilk aylarında ETSO hemen bir açıklama yaparak iş dünyasının beklentilerini ortaya koymuştu.
Siyasilere ve o dönemde ilin yöneticileri ile görüşülerek hazırlanan program kamuoyunda kabul gördü.
Bir zaman sonra esnafın beklentilerini gerçekleştiremeyeceklerini anlayan siyasiler hemen manevra yaparak bir anda kılıçlarını ETSO yönetimine çevirdi.
Ve… ETSO’yu muhalefetin neredeyse arka bahçesi algısı ile baskı altına almayı başarmıştı
…..
Ama...Kamuoyunda vatandaşlardan gelen baskıları ve iş dünyasının talepleri karşısında siyasiler, İlimizi Bakan bombardımanına tutarak, İktidarın Elazığ’a ne kadar sahip çıktığı algısını yerleştirme çalışmalarına başladı.
Ve... Vaat bombardımanına tutuldu.
Hemen yıl sonuna kadar 27500 konutun teslim edilecek sözü verildi…
Bankalar tarafından verilen 25 bin Tl’lik krediler verileceği açıklandı…
Esnaf ve Kefalet Kooperatifleri aracılığıyla verilen 50 bin TL’lik krediler verilmeye çalışıldı…
KOSGEB tarafından sağlanan 100 Tl’lik destekler açıklandı…
Vatandaşın ve esnafın hibe beklentileri geri ödemeli kredilerle bertaraf edildi.
Bunlar bir nebze İktidar milletvekillerinin elini rahatlatmıştı.
O kadar rahatlamışlardı ki, bir tv’ de gazetelerin yöneticileri ile devletin nasıl Elazığ’a sahip çıktığını pembe tablolar ile anlatıldı.
Kamuoyunun gazı alınmaya çalışıldı…..
…..
Aradan aylar geçti.
11 ay sonunda ne oldu…
Bakın önce konutlar fiyasko… Bırakın 27500’ü konutu önce 8 bin denildi. Sonra 2500 e kadar düştü…
Bakanın sözler yerine gelmesi için TOKİ’lerde firmalar zorlanarak inşaatların bitirilmesi için baskılar kurulmaya başlandı.
Hatta… Bakan’ın açıklamalarını gerçekleştirmek için geçici kabullerle konteynerlerdeki aileleri konutlara taşıyarak tepkilerin dindirilmesi planlandığı iddia ediliyor.
Muhtarlar tepki göstermeye başladı. 11 ayda vatandaşlar mağdur oluyor diye...
Gelelim kredilere….
25 bin Tl’lik krediler altı ay ötemeli olacak denildi. 3 ay sonra geri ödenmeye başlandı.
50 bin kredilerde keza yine öyle…
100 bin tl'lik kredilerinde eli kulağında...
Hal böyle iken esnafta derman yok...
Faizsiz verilen krediler geri ödenmemesi nedeniyle faize düştü…
Evleri yıkılan vatandaşlar uygun bir fiyatla ev sahipliği olma fırsat varken siyasilerin ve yerel yöneticilerin beceriksizliği nedeniyle 20 yıl ödemeye mahkûm edildi.
…..
Böyle bir tablo içerisinde;
Hani hatırlarsınız ya twitter de…
Bir “SAHİPSİZ ELAZIĞ” yaygarası var…
Ucu kansızlara kadar gitmişti.
Biz Elazığ, Biraz haksızlık ettik galiba…
“Elazığ’ın Sahipleri” vardı.
Ne yapsınlar…
Ancak bu kadar oldu.
Buna da şükredelim…
Malüm şimdi de “Pandemi var” biliyorsunuz…
Birde madalyonun öbür tarafı bakmak lazım...
Ya… “Elazığ Sahipsiz” olsaydı ne olurdu?