İnsanlar yaşamlarında bazen beklentilerini bulamayabiliyorlar.
Kendilerine sunulanları zorunlu olarak kabul etmek durumunda kalıyorlar.
Aslında istişare ile belirlenen, hazırlanan planlı işler insanları zorunlu olarak karşılaştıkları tablo ile karşı karşıya bırakmayabiliyor.
Köşe yazımızın başlığı ise özellikle insanların çok sık karşılaştıkları tablo ve karşılaştıkları kelime…
…..
Yazımız depremle ve yaşanan süreçlerle ilgili…
İlimizde 24 Ocak depreminden sonra neredeyse 8 ay geçti.
Bir ay sonra yaz bitecek sonbahar ve kış aylarına gireceğiz
Hala İlimizde deprem konutları ile ilgili net bir açıklama yapılamıyor.
Ve…Evlerinin ne zaman teslim edileceği bu kışa yetişip yetişmeyeceği konusunda belirsizlik hakim…
…..
Yaşanılan bu belirsizlik ister istemez halkı rahatsız etmekte, bitmeyen binalar ve belirlenemeyen rakamlar…
Halbuki ne güzel açıklamalar duymuştuk.
İlimiz en kısa ve güzel bir şekilde imar edilecekti.
Bırakın İmarı, şimdi insanlar başını sokacak bir delik bulsalar neredeyse şükür edecekler.
Acaba amaçta bu mudur?
Önce ölümü gösterip sonra sıtmaya razı etmek anlayışımı izleniyor.
…..
Yaşanan bu belirsizlik konusunda her kafadan bir ses çıkıyor.
Açıklamalar tatmin etmiyor.
Ne söylenirse söylensin ne yazılırsa yazılsın…
Halkın memnuniyeti belirleyici olacak.
…..
İlimiz Ankara’dan şekilleniyor.
Buradakiler de mecbur yapılanlara ses çıkaramıyor.
Neden ses çıkarılamıyor? Orası da bilinmiyor…
Herhalde Ankara (!) bu işi iyi biliyor.
Yaşamış onlarca deprem tecrübesi ile İlimiz İmar ediliyor.
Emekliymiş, ödeme güçlüyü çekermiş, ödeyemezmiş, bunlar Ankara için bir anlam ifade etmiyor.
İzlenen süreç İlimizdeki vatandaşlar reva görülüyor
Biliniyor ki; Elazığ’lı her önüne konulanı kabul ediyor.
Kısacası deniliyor ki; “Elazığ’lıya Yesen de budur, yemesen de budur…